İzlanda’da seyahatimize eklediğim her ekstra bir gün için kendime defalarca teşekkür ettim. Bir gün daha ekleyerek adanın batısınıda biraz keşfetme fırsatı yakaladık. Adanın kuzeyinde ve doğusunda neler vardır tahmin bile edemiyorum…Bana kalırsa en az on beş gün ayırmak gerekiyor bu adaya.
İzlanda ile ilginizi çekebilecek diğer yazılar; Faydalı bilgiler&Kuzey Işıkları, Başkent Reykjavik, Golden Circle, Güney İzlanda rotası
Snaefelsness yarımadası adını içinde bulundurduğu Snaefellsjoekull Milli parkından alıyor(çok mantıklı!) Baştan uyarayım bu rota için aracınıza muhakkak ama muhakkak çakıl korumayı kapsayan sigortayı yaptırmalısınız. Sadece mıcırlı yollar değil takip edilen ana yolların bazı bölümlerinde özel doldurma kısımlar mevcut ve yavaşlasanız bile çok ciddi şekilde çakılları fırlatıyor. Dolayısıyla sigorta yaptırmamanız durumunda problem yaşarsınız.
Bu rotada benimsenecek yol Route 54, Reykjavik’ten bir saatlik bir mesafe boyunca route1 de devam edip, route54 çıkışı kullanılacak.Yolda denizin altından geçen Hvalfjarðargöng tüneli kullanılıyor. Geçiş ücreti 1000ISK, nakit ödeyebiliyorsunuz. Bir gün boyunca yaklaşık 450 km yol aldık ve 10 saat sürdü. Tabi bu süre tamamen size bağlı. Nereleri görmek istediğiniz ve ne kadar süre ayıracağınıza göre değişecek. Elimde uzun bir liste olduğu halde içerisinden elemek zorunda kaldıklarım oldu. Yazı boyunca tüm yerleri takip ettiğimiz rota ile anlatıyor olacağım.
GERDUBERG BAZALT KAYALAR
Bu kayalar aslında lav akıntılarının soğumasıyla oluşmuş ilginç görüntülü sütunlar olarak tanımlanabilir. İzlanda da gördüğüm güzellikleri tam olarak tanımlamakta zorlanıyorum,çoğrafya bilgim yetersiz kalıyor:) Tıpkı Svartifoss Şelalesi’ndeki gibi elle çizilipte özel yapılmış gibiler.
Uzaktan görüldüğünde ‘ben buraya nasıl gideceğim’ diye düşündürüyor insanı. Yaklaştığınızda birinin tarlasına giriyormuş gibi hissedebilirsiniz, ancak problem yok,doğru yoldasınız.Yağmurlu bir havaya denk gelirseniz girişte dikkatli olunmalı. Ana yoldan ayrılan mıcırlı yol çukurlu ve yağmurla birlikte oldukça çamurlu bir hale geliyor, çamurunda etkisiyle saplanıp kalmayın. Neyseki biz şanslıydık tam varmadan yol düzeltilmişti.
Reykjavik’ten bu kayalara ulaşmak yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.
BUDİR KİLİSESİ
Bu rota boyunca bir kaç tane terkedilmiş köy göreceğiz. Bir müddet önce İzlanda genelinde başkent Reykjavik’e göçler yaşanmış. Bu nedenle köylerin bir çoğu hayalet kasaba görünümünde. Budir Kilisesi de bu köylerden birinde yer alıyor. Aslında köy yok sadece bu kilise duruyor! Bu nedenle tabiki ilgimizi çekiyor ve bu kiliseyi görmek istiyoruz.
Öte yandan kilisenin hemen yanıbaşındaki Hotel Budir oldukça ilgimizi çekti. Buraya otel yapmak enteresan bir fikir.Hadi canım buraya kim gelir derken , otelin otoparkının oldukça kalabalık olduğunu görünce neden girişimci olamadığımı anlıyorum,girişimcilik ruhu yok demekki.8-5 ofis hayatına devam…
Not; Navigasyonda sizi en kısa yoldan götüreceği için ilk verdiği yolu kullanmayın, burası özel bir mülk ve girmek yasak. Route 54 üzerinde biraz daha ilerleyip Arnarstapi ve Hellnar köyü yoluna ayrılacaksınız. Budir Kilisesi bu yol üzerinde. Budir tabelasını göreceksiniz.
Rauðfeldsgjá Kanyonu
İzlanda da ki bir diğer gizli güzellik . Arnstapi ve Hellnar yolu üzerinde bulunan bu kanyon uzaktan farkedilmesi oldukça zor ancak yaklaştıkça muhteşem bir doğa güzelliği karşınıza çıkıyor. Kanyonun içindeki geçit/mağara beyninize kazayacağınız güzellikte…
Not: Budir Kilisesi’nden ana yola dönüp yaklaşık 14km ilerlediğinizde sağınızda kalacak. Aracınızı bıraktıktan sonra biraz tırmanmak gerekiyor.
ARNARSTAPİ KÖYÜ
Bu küçük köy rotadaki görülmeye değer bir diğer adres. Rengarenk tipik İzlanda evleri ile şirinlikten ölecek. Köy tamamen terkedilmiş değil. Minik bir lokantada var. Çok güzel oteller olduğunuda belirteyim. Arnarstapi köyü girişinde efsanevi ruh ve koruyucuları olduklarını inandıkları Bardar Saga anıtı var.
Köyün sahilini de muhakkak görülmeli.
HELLNAR KÖYÜ
Arnarstapi Köyü’nden ana yola dönüp Hellnar köyüne ulaşmak beş dakika sürüyor. Yıllar önce Reykjavik’e göç edilen köylerden bir diğeri.Köyün son bulduğu yamaçtan aşağıya indiğinizde müthiş bir doğa güzelliği sizi bekliyor.
Yanınızda birşeyler getirdiyseniz bu şahane manzaraya karşı oturup yemeğinizi yiyebileceğiniz bir iki tane masa var.
Biz yemek molamızı bu köydeki kafede verdik. İzlanda’ya özgü kuzu etli çorbadan içtik. Oldukça lezzetli ve doyurucu. Bu çorba için yaklaşık 2500 ISK ödedik. yuh! Ah İzlanda ah bide bu kadar pahalı olmasan …
SNAEFELLSJOEKULL MİLLİ PARKI
Hellnar Köyü’nden sonra Snaefellsjoekull Milli Parkı’na giriş yapıyoruz. İzlanda’yı keşfederken birşey öğrendim. Asla gördüğün yer en ilginç yer değildir. Adadan ayrılmama bir gün kalmış ancak ben her defasında daha da ilginç bir yeri, toprak yapısını,inanamadığım şekilli dağları ve şelaleri keşfediyorum. Açıkçası her seferinde ayrı bir şaşkınlık, ayrı bir hayranlık içinde geçiyor yolculuğum.
Gelelim Snaefellsjoekull’a. Bu milli park haritada gördüğünüz üzere oldukça yeşil,
Şimdi bu yeşilliklere yakından bir bakalım;
Yanardağ patlamalarından dolayı püskürtülen taşların üzeri İzlanda’ya özgü bir yosun ile kaplanmış. Bu yosun köpük kıvamında ve oldukça hassas. Bastığınızda bu yeşil yapı yok olup siyah bir hale dönüşüyor. İzlanda’nın tamamında koruma altındalar. Bulundukları hemen hemen her yerde ‘Doğayı korumamıza yardımcı olun’ tabelaları göreceksiniz.Bu yolda araba kullanmak çok zor çünkü ayrı bir gezegene ışınlanmış gibi hissettim.
Milli parkta trekking yapabileceğiniz rotalar var.En uzunu yaklaşık 5 saat sürüyor. Sadece trekking için gelen turistlerde var.
Djúpalónssandur Sahili
Geldik bir diğer doğa harikasına. Burası Snaefellsjoekull Milli Parkı içinde olan bir sahil. İzlanda için vakti zamanında önemli bir balıkçı limanıymış. Giriş noktasına geldiğinizde iki seçeneğiniz var, önce sahile tepeden bakabilirsiniz ki muhakkak yapın şahane bir manzara, diğeri ise tabelalarla belirtilen mini patika yoldan sahile inmek.
Yine muhteşem siyah kumlardan oluşan bir plaj, beyaz köpüklü dalgalar ve dalgaların boşlukta yankılanan o muhteşem sesleri, kumlara oturup dakikalarca denizi izledik.
Kumsalın girişinde taşlar göreceksiniz. Bu taşlar vakti zamanında balıkçı olmak isteyen kişilerin sınavında kullanılıyormuş. Hepsinin ağırlığı birbirinden farklı. Balıkçı teknelerinden birine alınabilmesi için en az 54kg lık olan kayayı kaldırmaları gerekiyormuş.
1948 yılında bir gemi okyanusta zor durumda kalıyor, her ne kadar mürettabata yardımcı olsalarda geminin parçalanmasını engelleyemiyorlar ve enkazı sahile vuruyor. Bu enkazada dokunmuyorlar. Sahilde onlarca demir parçası etrafa yayılmış durumda. Dokunmamanız ve saygı duymanız konusunda yine uyaran tabelalar var. Sanırım turist konusunda çok çekmişler , her yerde bolca uyarı bulunuyor.
Saxholl Krateri
Saxholl Krateri Djúpalónssandur Sahili’nden on dakika uzaklıkta. İzlanda ile birlikte hayatıma giren bir diğer doğa güzelliği kraterler. Saxholl krateri Kerid krateri ile birlikte İzlanda’da gördüğüm ikinci krater oldu. Patika bir yoldan tepesine tırmanabiliyorsunuz. Ancak biz tepesine çıkmadık itiraf edeyim. Neden? Çünkü günlerdir dağ, bayır ,tepe çıkıyoruz… yorgunum:) Yağmurda bastırmıştı. Ancak Kerid Krateri’ni gezdiğim için nispeten içim rahat.
Not:Benim asıl içimde kalan Hverfjall. Maalesef kuzeydeki Hverfjall Krateri’ni göremedim. 1 km çapındaymış , nasıl güzeldir…Giden olursa bana bolca resim atsın, haber etsin.
KİRKJUFELL ŞELALESİ VE DAĞI
Bu rotanın en olmazsa olmaz noktasında sıra. Route 54 te ilerlerken sağınızda göreceğiniz Kirkjufell şelalesi muhtemelen sizi kendine hayran bırakmayacak, ancak şelaleye varıp arkanızı döndüğünüzde Kirkjufell Dağı ile birlikte manzarayı görünce neden İzlanda’da görülmesi gereken noktaların en önemlilerinden biri olduğuna hak vereceksiniz.Gördüğümüz manzara gerçeküstü güzellikte.
Kirkjufell Şelalesi’nden sonra minik yerleşim yerleri göreceksiniz. Biz birinde durup kahve ve tatlı molası verdik. Mola verdiğimiz yerin adı Cafe Emil. Rahat rahat oturup dinlenebileceğiniz koltuklar var. Ayrıca içerisinde bir kitapçı ve ücretsiz gezebileceğiniz Fotoğraf Müzesi de bulunuyor! Bundan vuruldum belkide İzlanda’ya. Bu adada ücra yer kavramı yok. Her yerde standartlar aynı. Abartılı lüks denen şey ise bulunmuyor hayatlarında.
Bitirmeden gelen kısa kısa notlarım;
- Vaktiniz var ise Hellnar ile Djúpalónssandur Sahili arasında bulunan Vatnshellir mağarasına uğrayabilirsiniz. İçine girebileceğiniz özel turlar var. İlgilenirseniz şu sitede detaylı bilgiler mevcut.
- Yine erken yol alabildiyseniz Reykjavik dönüşü Hraunfossar ve Barnafoss şelaleri görülmeye değer.Biraz daha içeride kalıyor.
- Reykjavik’in kuzeyine çıktıkça hava daha da enteresan bir hal alıyor. Hızlı değişen havaya, korkutucu görünen bulutlara ve olurda yağmura denk gelirseniz göreceğiniz en şiddetli yağışa hazır olun:)
- Yol boyunca muhteşem güzellikteki İzlanda atları ve gökkuşakları eşlik edecek size(bir gün içerisinde 4 tane gördük), keyfini çıkarın. Fotoğraflamayı unutmayın.Bir de bana marshmallowu hatırlatan saman toplarıyla o tarlaları…